
[ad_1]
Maxwell Maltz 1900’lerin başında ABD’de Polonya göçmeni bir çiftin çocuğu olarak doğmuştu. Zeki ve başarılı olduğu kısa sürede okul derecelerinden belli oldu. Tıp fakültesi sonrası plastik cerrahi ihtisası yaptı. Kısa sürede bilinirliği arttı. Ancak o sırf başarılı estetik ameliyatlar yapmıyor neşterinin altına yatanlara kişisel gelişimlerine yönelik önerilerde de bulunuyordu. Her hastasına ameliyattan sonra verdiği “Yeni görünümüne 21 gün sonra alışacaksın” öğüdü bir süre sonra en bilinen söylemlerden biri oldu.
Maltz bu sözleri söylerken tabii ki bilimsel bir temele dayandırmıyordu. Karşı tarafa verdiği bu alışmaya yönelik sınır, yazdığı kişisel gelişim kitabı “Psycho-Cybernetics”in de etkisiyle öyle bir yayıldı ki iyi alışkanlıklar edinmenin veya kötü alışkanlıklardan kurtulmanın altın süresi olarak anılır oldu. Sonrasında yapılan pek çok çalışma alışkanlık edinmenin 18 ile 254 gün arası sürebileceğini söylese de bu sihirli rakam sigarayı bırakmadan spor alışkanlığı edinmeye, iş dünyasına uyumdan insan ilişkilerine dek her yerde dillendirildi.
Üzerinden geçen bir ayı aşkın süreye karşın, yakın çevrenizde yılbaşı hedeflenerek tutulan sözlerin ne kadarının halen uygulamada olduğuna bakın. Bir anket çalışmasına göre insanların yalnızca yüzde 9’unun aldığı kararlara sadık kalabildiği ortaya çıkmış. Üstelik bunların çoğunun sağlığı iyileştirmeye yönelik olmasına karşın. Evet, “Ben de sigarayı bırakacaktım ama olmadı” diyenleri duyar gibiyim.
Tabii ki yeni bir alışkanlık oluşturmak veya değiştirmek kişiden kişiye değişir. Alışkanlık yaratma için ortak kabul edilen unsur ise eylemin tekrarlayıcı bir yapıya sahip olabilmesidir. Diğer bir önemli konu ise bunun kolay uygulanan ve kişinin yaşamında değişimi aylar yıllar beklemeden gözlemleyebilmesinin sağlanmasıdır. Maltz’ın 21 gün söyleminin altında da belki insanları korkutacak uzak sonlanım noktaları göstermek yerine ulaşılabilir olduklarını hissedebilmelerini sağlamak vardır.
Eylemin türünün önemini gösteren bir diğer araştırmada ise günlük rutine ek olarak yapılan işlere göre yeni bir beceri elde etmeye dayalı alışkanlıkların çok daha zor elde edildiği ortaya konuldu. Günde bir litre daha fazla su içme alışkanlığına 21 güne kalmadan ulaşılırken sürekli spor alışkanlığının ortalama 6 hafta boyunca en az 4 gün egzersiz yaparak sağlanabileceği gözlendi.
HIZLI SÖNEN HEYECAN
Motivasyonun en önemli unsur olduğu da ortadadır. Yeni yılda yeni bir insan olmakla ortaya çıkan heyecan 2 Ocak itibarı ile hızla solan bir çiçek halini alabilir. Bu durumda ara ara sekteye uğrayabilecek hedefler gelişmeye olumsuz etki yapabilir. Her gün 20 bin adım yürümek gibi endişe verecek bir hedef yerine geçen yıl aynı ayın ortalamasından daha fazla hareket edebilmek gibi kavramların motivasyonu canlı tutmada etkisi olduğu gösterilmiştir.
Diyet veya spor yapanların hafta sonu bir öğünde olsa kendilerini kebaplarla, hamur işleriyle şımartabilecekleri söylense de beden ve beyin yapımızca alışkanlıkların sürdürülmesi açısından bunun çok anlamlı olamayacağı ortaya çıkmıştır. Beynimizde cirit atan başta dopamin olmak üzere pek çok hormon ve çoğu ilkel beynimizin parçası olan bazı çekirdek ve yapılar bu ödülün sıcağı sıcağına verilmesinin anlamlı olabileceğini gösterir. Bu demek değildir ki her egzersiz seansı sonrası hemen kıymalı pide söyleyelim. Günlük alışkanlığa bağlı olarak onunla ilintili ödüllendirmeler, kendini şımartmalar yapılabilir.
Alışkanlık edinmede diğer önemli bir adım ise kalıcılık sağlamak için bunların yaşamın içindeki bir başka olayla bağlam kurdurulabilmesi. Kahvaltı sonrası keyif kahvesi ile ilişkilendirilen su veya soda, iş çıkışı yapılan egzersiz bunun tipik örnekleridir.
Johns Hopkins Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada bu bağlamın önemi ortaya konmuştur. İlk aşamada 20 katılımcıya bilgisayar ekranında gördükleri her kırmızı nesne için 1.50 dolar ve her yeşil nesne için 0.25 dolar verilmiştir. Ertesi gün ise aynı deneklerden renklerine bakmaksızın ekranda belirli şekilleri tespit etmeleri istenir. Katılımcılar bu sefer ödül verilmemiş olmasına karşın kırmızı nesneler belirdiğinde onlara odaklandılar. Bu sırada ödülle ilişkili hormon olan dopaminin beynin dikkatle ilgili kısmına doğru salgılanması bir önceki güne ait algının korunduğunun göstergesiydi.
Unutulmamalı ki beynimiz özünde alışkanlıkları sever. Çünkü onları yapmak için bir süre sonra kısa devrelerini kullanır ve asıl enerjisini başka şeylere ayırmaya başlar. Arabaya binince emniyet kemerini ne zaman bağladığımızı bile hatırlamamamız bunun tipik örneğidir. Ancak alışkanlıkları geliştirmek veya yok etmek tek bir güne indirgenemeyecek kadar özen isteyen bir durum. Tıpkı o eski şarkıda denildiği gibi: Alışmak sevmekten daha zor geliyor.
[ad_2]
Source link
Leave a Reply